floranatolica
floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

Yahudi Mahallesi

Enver Arcak, 2010

Ankara / Türkiye

Ankara Cumhuriyet öncesi altın yıllarını Roma Dönemi`nde yaşamıştı. O zamanki resmi adı, `Tektasagon Neocoros Lamportante Metropolis Sebaste d`Antoniania Ankyra` olan günümüzün gri renkli şehri Ankara`da Yahudi cemaatinin varlığı ta o zamanlara dayanır. Anadolu`daki Yahudi varlığının ne kadar eskilere dayandığının kanıtlarından biridir Ankara Yahudileri. Cemaatin çoğunluğu zaman içinde İstanbul`a, Arjantin`e, Amerika`ya, İsrail`e göç etmiş. Onlardan kalansa, sonları geçen yüzyılda yaşanmış anılar. 1927 doğumlu yazar Beki Bahar, Ankara`da geçen bu anılara şahit olmuş ve 2003`te çıkan `Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri` kitabıyla bunları paylaşmış. Sadece bir nesil öncesinde yaşananları canlı tanığından öğrenmek isteyecekler için güzel bir kaynak. Ankara`nın geçmişinden kalan renklerden biridir Yahudi Mahallesi. Ulus`un caddelerinden Anafartalar ve Denizciler`in çevrelediği bölgede bulunan yapılar bugün oldukça harap vaziyette olsa da, buradaki yaşanmışlığı izlerinden hissetmek mümkün. Dar sokaklarda cumbalarıyla fırlayacak gibi duran evlerin asimetrik pencerelerinde, oluklu damlarında, kiremitten saçaklarında ve mahallenin çeşmesinde bir şeyler kendini hissettiriyor. Yakın zamana kadar tebeşirinin, tahtasının görülebildiği, merkezi Paris`te bulunan `Aliance Israélite Universelle` isimli kuruluşun açtığı okul Eskicioğlu Camii`nin karşısındaymış. Kız okulu olarak başlamış 1924`de karma eğitime geçilmiş. Okulun Ermeni, Müslüman öğrencileri de varmış. Osmanlı`da Avrupa`daki getto tarzı, duvarlarla izole edilmiş Yahudi mahalleleri olmamıştır. Ankara`daki Yahudi Mahallesi`nde de camii sinagog yanyana, çeşmesi, hamamıyla tipik bir Osmanlı mahallesiymiş. Buranın yakınlarındaki kilisesi, şed bağlayanlarıyla kozmopolitan bir yapıya sahipmiş Ankara. Resmi adı Sakalar olan mahalle, öncelerinde; İstiklâl, Yeğenbey, Hacendi Öksüz, Hoca Hindi olarak isimlendirilmiş. Mahallenin sinagogu halen ayakta. Ancak, yükseltilmiş duvarlarından görmek ne mümkün! Anafartalar Caddesi`ndeki bir binanın terasına çıkıp yapıyı uzaklardan görebildim. Sinagogun hemen karşısında, mimarisi Ankara evlerine benzemeyen tarzda dipdibe duran iki evin sahipleri Bonomo Araf ve Haymaçi Albukrek imiş. Albukrekler`in arka bahçesinde `ruda` denilen güzel kokulu, nazardan koruduğuna inanılan küçük yapraklı sedef otları yetişirmiş. Bu iki evin arka cephesindeki harika balkonları ve halen kapanmamış alabildiğine açık manzarasını sinagogu görmek için çıktığım terastan bakınca farkedebildim. Her iki ev de 1904`de sinagogu yenileyen İtalyan mimarın eseriymiş. Halen faaliyet gösteren Şengül Hamamı`nda yapılan sefâlar, mahalle düğünleri, millî ve dinî bayram kutlamalarıyla cıvıl cıvıl bir yermiş burası. Sonraları yapılmış yüksek çirkin Ulus binaları mahallenin güneşini çalmış. Mahalleye karabasan gibi çökmüş Anafartalar Lisesi, mimari dehşet ödülünün en güçlü adayı (!). Bina mahallenin evlerinden bazılarının istimlâk edilmesiyle inşa edilmiş. Mahallede bir gece `Yasef Ruso`nun evinde kalan Atatürk, kuşkusuz burada konaklamış olanların en ünlüsü. Atatürk`ü Ankara`da görmeye gelen ablası Makbule Hanım`da burada misafir edilmiş. Bir dönem yaşamışlar arasında, Sabri Çağlayangil, Ali Çetinkaya, Tunalı Hilmi gibi isimler var. Gündüzleri bir ıtriyatçıda çalışan, akşamları Sıhhiye`deki Bomonti Gazinosu`nda sahne alan şarkıcı Dario Moreno`nun bu mahallede yaşadığı öğrenmek benim için en çarpıcısı oldu. Kısa bir süre burada yaşayan şarkıcı ünlenince İzmir`e taşınmış. Otuzlarda Yenişehir`de yapılmaya başlayan evler cazibe merkezi olarak mahalleden taşınmaları başlatır. Sağlık Bakanlığı civarı, İncesu ve Fidanlık yerleşilen yeni mekanlar olur. Sakarya Caddesi`nde açılan balıkçılarla beraber Karadeniz`den balıklar, balık kamyonlarının peşinde martılar gelir Ankara`ya. Martılar gelir mahalleli gider... Yaşanan toplumsal değişimlerle beraber taşınmalar göçlerle yetmişli yıllarda son kalanlar da terk eder mahalleyi. Sonraları Kavaklıdere`ye doğru uzanan taşınmaların bir sonucu olarak 1962`de Tunus Caddesi`nde bir binanın giriş katı sinagoga dönüştürülür. İlk göç kuşağından İsrail`e gidenler, her yıl düzenledikleri `Ankara Günü`nde buluşup, bir parkta eğleniyorlarmış. Kutlamalar, seymen kıyafetleri, bozacı, şerbetçilerlerin canlandırıldığı skeçlerle eski günler anılıyormuş. Buranın sahte ve sırıtık bir restorasyona maruz kalmasını hiç istemem. Her ne kadar yapılar harap bitap durumda olsa da, burası halen gerçek. Gençlik Parkı, Ankara Palas gibi Ankara`nın simge yerlerinin yapımına katkıda bulunmuşlar vardı mahalle eşrafında. Burayı unutmayıp sinagogun tamirine maddi destek sağlayanların isimleri teşekkür plaketlerinde yer alıyor. Sahteleştirmeden yapılacak bir koruma/yenileme projesi burayı izbe halinden kurtarabilir ve geleceğe Başkentin bir kültür mirası olarak sunulabilir. Her bir yerden mahalleyi örümcek ağı gibi saran en ciddi görüntü kirliliğine sebebiyet veren, elektrik/telefon kablolarını düzeltmek iyi bir başlangıç olacaktır.