floranatolica
floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

BÜYÜK İTALYA TURU-8

Yelda Kovuk, 2013

Napoli / İtalya

Pizzanın doğum yeri
İtalya´da ki turumuzun son durağı, İtalya`nın güneyinde ki Campania bölgesi. Burada ki turumuz hayli yoğun ve sıkışık bir program. Napoli de başlayan günümüz, kül şehir Pompei ile devam edip sahil şehri Sorrento ile bitiyor. Campania bölgesinin başkenti olan Napoli ülkenin en kalabalık ikinci büyük şehri. Şehir Vezüv yanardağının deniz tarafına kurulmuş. 1700 hektarı kapsayan tarihi şehir merkeziyle UNESCO Dünya Mirasları listesine girmiş. Napoli`nin çok eski bir geçmişi var. Dükalıklara, krallıklara ve bir imparatorluğa başkentlik yapmış. Deniz kenarı olması sebebiyle güneyden gelen toplulukların istilasına uğramış. İlk Yunan kolonileri bölgeye MÖ 2000 li yıllarda gelmiş ve MÖ 6. yüzyılda Yunanlılar Neapolis (Yeni Kent) adıyla Napoli´yi kurmuş. Daha sonralarda ise Romalılar, Normanlar, Fransızlar ve İspanyolların egemenliği altına girmiş. 763 yılında da bağımsızlığını ilan etmiş, 1285-1816 yılları arasında Napoli krallığına başkentlik yapmış. Napoli Krallığı İtalya´nın en önemli krallıklarından. Napoli birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için olsa gerek, şehir merkezinde olduğu kadar, civarında da bir çok tarihi yapılar, bölgeler mevcut. Capua (İtalyanın en büyük amfitiyatrolarından biri, gladyatör okulu ki Spartacus dizisi burada ki hayatı anlatıyor) ve Pompei en gözde turistik mekanlardan biri. Zamanımız kısıtlı olduğu için meydanında kısa bir gezinti yaptık. Gezi rotamız üzerinde dikkati çeken yapılar Kraliyet Sarayı, Castel Nuovo (Maschio Angioino), San Carlo Operası, Piazza del Plebiscito (Plebiscito meydanı), Galleria Umberto. Yarım daire şeklinde ki, (Piazza del Plebiscito) Plebiscito meydanının bir tarafında neoklasik dönem stilinde ki San Francesco di Paola Kilisesi hemen karşısında da Kraliyet Sarayı yer almakta. Kilise yanlara doğru kavisli bir şekilde uzanan onlarca sütunu ile Roma´da ki Pantheon´un benzeri. Kilise önünde iki atlı heykel bulunmakta. Biri I. Ferdinand´ı diğer, III. Charles ı betimlemekte. Giriş katında değişik hanedanlardan sekiz krala ait heykeller var. Saray, Bourbon dönemine ait mobilyaları, tabloları ve heykelleriyle öne çıkıyor. Ön yüzeyinde ise 19 yy sonlarında yerleştirilmiş 8 Napoli Kralının heykeli bulunuyor. Kraliyet sarayı ise 17 yy başlarında dönemin ünlü mimarı Domenico Fontana tarafından inşa edilmiş ve çeşitli dönemlerde hasarlanması sebebiyle birkaç kere yenilenmiş. Ön yüzünün orijinal haline benzediği söyleniyor. Saray San Carlo opera binasına bağlanıyor. 1727 de yapılan, San Carlo Operası, İtalya´nın en büyük opera binasıymış. Opera nın diğer iki yakası ise Castel Nuovo ve Galleria Umberto ya bakıyor. Galleria Umberto 56 metre yüksekliğinde ki cam kubbesi, haç şeklinde ki mozaik zemini ile Milano`da ki Galleria Vittorio Emanuele` nun bir benzeri. Yapımına Milano`dakinden 9 yıl sonra 1887 de başlanmış. Maschio Angioino ya da diğer adıyla Castel Nuovo (yeni kale) ise görkemli bir kale. Derin hendekleri ile çevrili bu heybetli kale 1282 yılında Angevinler tarafından yapılmış, 15. yüzyılda Aragonlar tarafından yeniden inşa edilmiş. Dikkate değer bir zafer takı şehir tarafındaki girişi süslüyor. Kısa gezimiz sonrasında Türk turistlerin sıklıkla uğradığı yerel gıda ürünlerinin satıldığı dükkanlarda alışverişle devam ediyor Napoli gezimiz. Dükkanlara girer girmez hatırı sayılır bir acısı olan biber kuruları ile tanıdık bir görüntü karşılıyor bizi. Dükkan sahibi hepimize sabunlu sıcak bezler dağıtıyor. Bir de içkilerinden tattırıyor. En başta İtalya´nın limoncellosu ve kavundan yapılmış meloncello, çeşitli meyvelerden yapılmış diğer içkileri, bir de adını hatırlayamadığım, bayanlara viagra diye reklamını yaptığı bir içki. Dükkanda içkiden sabuna, biberden makarna soslarına kadar her şey var. Bir de Napoliten şarkılardan oluşan CDler. Napoliten şarkılar Napoli halkının karakterini gösterirmiş. Çalışmayı pek sevmezlermiş. Hırsızlık ve kapkaççılıkta yaygınmış. Seslerinin gücü acı biberden geliyor diye aklımdan geçmedi diyemem. Öğle yemeğimizi burada yemeği tercih ettik çünkü pizzanın doğum yeri burası. 1889 da İngiltere kraliçesi Margaret eşi ve 1. Umberto İtalya´da bir kraliyet turuna çıkar. Köylülerin yediği pizzayı tadar ve çok sever. Fırıncılardan biri kraliçe onuruna pizzayı İtalya bayrağı renklerinden oluşan kırmızı (domates sosu), yeşil (fesleğen) ve beyaz (mozeralla peyniri) olarak yaptığı pizzaya da kraliçenin adını verir. Napoli tatlarından biri de Baba tatlısı. 1905 te kurulan ünlü tatlıcı `Pasticceria Scaturchio´ nın Baba tatlısı (Dolce di BABA), bizim şambaba tatlısına benziyor. Diğer görülecek yerler: Piazza San Domenico (meydan) - Via Kerbaker (yeme içme sokağı) - Castel dell Ovo (tarihi kale) - Villa Communale (park) - Palazzo dello Spagnolo (ispanyol sarayı) - Centro Storico (eski tarihi şehir) - Garibaldi Meydanı, Milli Arkeoloji Müzesi, Palazzo di Capodimonte- Vomero -Castel Sant´Elmo POMPEİ Napoli´den Pompei ye gidiyoruz. Pompei şehri Vezüv yanardağı eteğinde, Napoli körfezi yakınlarında, Napoli´ye yaklaşık 25 km uzaklıkta, M. Ö. 6. yy da Osklar tarafından kurulmuş. M. Ö. 89 yılında Romalıların yönetimine geçmiş. Romalılar döneminde ticari merkez olması yanında zevk ve eğlence şehri haline gelmiş. MS 62 şehrin yıkılmasına sebep olan deprem, büyük felaketin habercisiymiş adeta ama insanların gözü, para ve zevkten başka bir şey görmez hale geldiğinden, yıkıcı deprem önemsenmemiş. M. S. 79 yılında, 24 Ağustos da öğlen vakti başlayan kül yağmurunu da ilk başta ciddiye almamış Pompei halkı. Ve sonunda Vezüv ´ün patlaması sonucu Pompei kül şehir haline dönüşmüş. Bütün şehir birkaç saat içinde yok olmuş, tüm canlılar lavlar altında kalmış. İnsanlar denize doğru kaçmışlar ama lavlar çok hızlı inmiş. Gafil avlanan halk, ya sıcak tan, ya gaz ve külden oluşan ağır taşlardan, ya da patlama sonucu ortaya çıkan gazlardan zehirlenerek ölmüş, birkaç saat içinde o anda ne yapıyorlarsa o halde kalarak taşlaşmış. İki gün boyunca süren patlamalar sonunda kül ve alev kraterlerinin altında kalan şehir 1700 yıllık bir sessizliğe gömülmüş. 1500 lü yıllarda inşaat işçileri bir takım kalıntılara rastlamışlar ama ilk resmi kazılar 1700 lü yıllarda başlamış. Forum, tapınaklar, tiyatro, hamamlar, meyhaneler, fırınlar, spor alanları, genelevler. gibi şehrin zenginliğinin ve eğlence düşkünlüğünün kanıtı yapıların kalıntıları ortaya çıkarılmış. Taşlaşmış insan vücutları, duvar resimleri, mozaikler, mobilyalar ve mutfak eşyaları ise Napoli´de Arkeoloji müzesinde sergilenmekteymiş ama bir iki örnek cam koruma altında sergileniyor Pompei´de. Taşlaşmış insan kalıntılarının pozisyonlarına bakıldığında felaket anında şehrin siestada olduğu düşünülüyor. Çünkü bir çoğu yatar, dinlenir vaziyette taşlaşmış. Kazı işlemleri halen devam ediyormuş. Kalıntıların bazıları parmaklıklı, korumalı bir alanda muhafaza ediliyor. Bu alanda çömelmiş oturmuş vaziyette taşlaşmış bir insan kalıntısının önüne ise ziyaretçiler bozuk para fırlatmış parmaklıklar arasından. Eğer Pompei ye sıcak bir yaz günü gidiyorsanız, yanınızda muhakkak şemsiye, şapka gibi güneşten sizi koruyacak bir şeyler alın. Ayrıca antik şehrin girişinde ki alanda hediyelik eşya satan dükkanlar, kafeler ve büfeler var. Burada ki limonatayı da muhakkak deneyin. İtalya nın meşhur içkisi limoncello nun yapıldığı limonlardan yapılan limonatalar bu sıcak günün sonunda hoş bir rahatlama veriyor insana. SORRENTO Vezüv eteklerindeki Pompei´yi gezdikten sonra, akşam üstü Sorrento Yarımadası´na gidiyoruz. Uçurum dibinde kurulmuş bu şirin sahil şehri, limon ve portakal bahçeleri arasında. Bizim ilk seyir noktamız uçurumdan aşağıda ki plajlar. Daha sonra daracık sokaklarda dolaşıp, turistik dükkanları seyre dalıyoruz. Dükkanlarda ki limon ürünleri sabunlar, içkiler ve çikolataların çeşitliliği tam bir seyirlik. Hediyelik alabileceğiniz güzel çikolata ve sabunlar var. Sokakları gezerek, meydan da akşam yemeği ile nokta koyuyoruz İtalya gezimize ve bu ülkede ki son günümüze. Ayrıca vaktiniz var ise 15. yüzyıldan kalma Palazzo (Saray) Correale´yi, 14. yüzyıl yapımı katedral görülecek yerlerden biri.