Andız ağacı (Juniperus drupacea) servigiller (Cupressaceae) ailesinden bir türdür. Yunanistan, Türkiye, Batı Suriye ve Lübnan’da genellikle 800-1700 m yükseklikteki kayalıklarda dağılım gösterir. Türkiye΄de ise Antalya ve Adana alt bölgelerinde gözlenebilir. Andız ağaçları genelikle 15-20 m boya ve 60-80 cm çapa ulaşabilir (Walas ve ark., 2019). Türkiye΄de tespit edilen en büyük andız Kahramanmaraş’ın Kalekaya köyündedir ve 40 m boyundadır (Karaca, 1994).
Andızın yayılış gösterdiği Akdeniz’in dağlık bölgelerinde kış aylarında sıcaklık genellikle 5-6°C’yi geçmezken, bazı günlerde -5°C hatta -10°C‘ye düşebilmektedir (Orcan ve ark., 2004). Tersine yaz aylarında (Haziran-Ağustos) ise bu alanlarda ortalama sıcaklık 20-21°C’ye ulaşmaktadır (Quézel ve Médail, 2003). Walas ve ark. (2019) tarafından gerçekleştirilen çalışmada andızın yayılışını etkileyebilecek 19 farklı iklim parametresi incelenmiş ve en soğuk 3-aylık periyottaki (kış) yağış miktarının J. drupacea’nın dağılımını etkileyen en önemli parametre olduğu tespit edilmiştir. Diğer taraftan, sıcaklık değişkenlerinin andızın dağılımında sadece sınırlı derecede etkili olduğu bulunmuştur. Orta derece sıcak sever bitki toplulukları arasında dağılım göstermesi göz önüne alındığında, andız genel olarak kuraklığa dirençli olarak değerlendirilebilir (Zohary, 1973).
Andız gevşek, drenajı ve havalanması iyi hemen hemen her türlü toprakta, ama özellikle kalkerli topraklar üzerinde yetişmektedir (Yaltırık ve Akkemik, 2011). Kanaatkar bir ağaçtır (Gökmen, 1970). Genelde kazık kök sistemi oluşturan andız, bulunduğu toprak özelliğine göre farklı kök sistemi de oluşturabilmektedir (Gültekin, 2006).
Andız genellikle tek tek veya küçük topluluklar halinde ve diğer ardıç türleri, sedir (Cedrus libani), karaçam (Pinus nigra), kızılçam (Pinus brutia), Toros göknarı (Abies cilicica) ve meşe (Quercus sp.) ile karışık ormanlar oluşturur (Pamay, 1955).
Andız tohumları doğal ortamda daha çok bazı memeliler ve kuşlar tarafından yayılmaktadır. Andız tohumlarını yayıcı hayvanlar kozalakların etli kısımlarını yiyerek kozalak etinden kaynaklanan çimlenme engelini gidermektedir. Sincap ve fare gibi kemirgenler ise kozalakların etli kısımlarını yemelerinin yanında, embriyoyu da yemek amacı ile tohumları mekanik olarak kırmaktadır. Bu kırma esnasında genelde 3 tohumdan bir veya ikisini yerken diğerini bulamamakta ve çimlenme sürecini kısaltmaktadırlar (Gültekin, 2005).
Andız 2-3 yılda bir bol tohum vermektedir; tohumlar kozalak etinden temizlenmediği takdirde, 4-5 yıl çimlenmeden kalmakta ve yayıcı hayvanların kendisini uygun ortamlara taşımasını beklemektedir. Andız tohumlarında çimlenme karların kalkması ile mart-nisan aylarında gerçekleşir. Erken çimlenebilen andız fidanları köklerini yeteri kadar derine gönderebilmekte ve uzun yaz kuraklıklarına dayanabilmektedir (Gültekin, 2005).
Dünyadaki yayılışı Doğu Akdeniz havzasıyla sınırlıdır; günümüzde Yunanistan’ın güneyindeki Mora Yarımadası’nda, Türkiye’nin güneyinde, Suriye’nin batısında, Lübnan’da ve İsrail’in Golan Tepeleri’nde yayılış göstermektedir. Alan olarak dünyadaki en geniş yayılış Türkiye’dedir.
Türkiye’de Orta ve Doğu Toroslar’ın genellikle Akdeniz’e bakan güney bakıları ile Amanos Dağları’nda; en batıda Antalya-Isparta hattı, en doğuda Kahramanmaraş’a kadar; nadiren tek, sıklıkla karışık ormanlarda gruplar halinde yayılış gösterir. Türkiye’de en batıdaki yayılışı Avlan Gölü’nün batı yamaçlarında görülmüştür. (Volkan Yalazay, sözlü görüşme, 2021). Karasal iklime en çok sokulduğu yer Konya’nın Hadim ilçesidir.
Andızın (J. drupacea) varlığı ilk defa 1553’te Osmanlı İmparatorluğu’nda Mısır’dan İstanbul’a yapılan bir yolculuktan sonra Pierre Belon tarafından ifade edilmiştir. Belon 1547 yılında Toros Dağları’nda “Genévrier Majeur” tanımıyla büyük kozalaklı bir ardıç gözlemlediğini yazmıştır. Daha sonra, Clusius (1601) “Habhel fructus (Kabil meyvesi)” tanımıyla Juniperus drupacea tohum kozalağının doğru çizimini ilk yayımlayan kişidir (D. Maerki & M.P. Frankis, 2015).
Juniperus drupacea, ilk olarak yayımlandığı “Icones Plantarum Syriae Rariorum, Descriptionibus et Observationibus Illustratae” adlı eserde bir çizimle birlikte verilmiş ve Arapların Cebel-i Akra dedikleri Cassio Dağı’nda bulunduğu belirtilmiştir. Ancak herhangi bir herbaryum örneğinden bahsedilmemiştir. Günümüzde üç farklı herbaryumda bulunan örneklerden İtalya Floransa Üniversitesi, Doğa Tarihi Müzesi, FI Herbaryumu’ndaki örnek (FI 207064) lektotip kabul edilmektedir. Cenevre ve İngiltere’de bulunan diğer örnekler izotip, orijinal yayında bulunan çizim ise sintip kabul edilmektedir. Bu durum D. Maerki & M.P. Frankis tarafından yayımlanan “Juniperus drupacea in the Peloponnese (Mora Yarımadası’ndaki Juniperus drupacea’lar)” adlı yayında açıklanmıştır.
Juniperus drupacea Labill., 1841’de Edouard Spach tarafından hazırlanan “Annales Sciences Naturelles - Revision des Juniperus (Doğa Bilimleri Yıllığı - Ardıçların Revizyonu)” adlı eserde “Oxycedrus Nob.” seksiyonunda yer almaktadır. 1884 yılında Pierre Edmond Boissier tarafından hazırlanan Flora Orientalis (Doğu Florası) adlı eserde de bu şekilde sınıflandırılmıştır. Daha sonra Flora of Turkey (Davis, 1965)’de, Juniperus seksiyonunda (Sect. oxycedrus Spach) olarak sınıflandırılmıştır. Son olarak 2018 yılında Resimli Türkiye Florası’nda da Sect. Caryocedrus Endl. / Andız Seksiyonu şeklinde sınıflandırılmıştır.