floranatolica
floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

İnebolu`nun Aşıboyalı Evleri (2.Kısım)

Kemal Atalay, 2009

İnebolu / Türkiye

Belki bilmiyorsanız, İnebolu, Türkiye´deki tek İstiklal madalyasına sahip ilçe. İnebolu´ya gidip de , TBMM´nce, Kurtuluş Mücadelesindeki kahramanlıkları nedeniyle 11 Şubat 1924 tarihinde İnebolu Mavnacılar Locasına verilen İstiklal Madalyasının sergilendiği, Türk Ocağı´nı gezmeden dönmek olmazdı. Türk Ocağında, İnebolu´nun Kurtuluş Mücadelesi ile ilgili çeşitli fotoğraflar ile İnebolu ve çevresine ait etnografik eserler sergilenmektedir. Asıl ilginç olan Nurhayat Engün Hanım, Türk Ocağının sorumlusu olan Nurhayat Hanım, tüm varlığı ile bu müzeye hayat katmakta. Türk Ocağını gezmemizi takiben, Nurhayat Hanım tarafından, sinevizyon gösterisine davet edildik. Gösteri öncesi, Nurhayat Hanımın gösterisi vardı, Nurhayat hanım tarafından İnebolu ve Atatürk hakkında verilen bilgilere, şarkılar ve siirlere, çocuklarımız da katıldı. Şunu belirtmeden geçemiyeceğim, Nurhayat Hanım, bu işi yürekten, büyük bir şevk ve heyecan ile yapıyor. İnebolu´ya giderseniz, sakın kaçırmayın. Akşam yemeğini, Kazım´ın Yerinde yedik. Burası İnebolu´nun en ünlü meyhanesi, bize üst katta ailelere mahsus salonu açtılar, Hamsi ve Tekir müthişti. Burada da rayiçin biraz üzerinde bir hesapla çıktık. Gece Ersin´le Limana gittik, Limanın son hali Ersin´i tam bir hayakırıklığına uğrattı, yapılan inşaatla felaket halinde idi. Kahvaltıyı takiben, şehirdeki, bir fotoğraf turunu takiben, bu sefer, Abana, Çatalzeytin, üzerinden Devrekani´ye gitmek üzere dönüşe başladık. Abana, Çatalzeytin, İnebolu benzeri, ancak daha küçük ve daha yeni evlerin bulunduğu sahil kasabaları. Asıl yol Çatalzeytin, Devrekani arasında. Çatalzeytin´den sonra, birden yükselip, bulutlar arasında kalıyorsunuz. Yükselti 1500 metre civarına kadar çıkıyor. Ormanın renklerini, bulutlar arasındaki tepeleri ancak görünce anlayabilirsiniz. Bu yolu, Kasım ortası yerine belki, başında geçerseniz eminim, renkler çok daha güzel olacaktır. Çoluk, çocuk büyük bir zevkle yaptığımız bu geziyi, herkese şiddetle öneririm. Yazımı tamamlarken Nazım Hikmet`in İnebolu şiirini de eklemeden geçemiyeceğim(Celal`cim sağol). Siz de İnebolu`ya gittiğinizde İnebolu`nun tepelerine çıkmadan geri dönmeyin. İNEBOLU İki arkadaş tuttuk dağlara giden yolu. Öyle yükselmişiz ki, sahilde İnebolu İnce sokaklarıyla ufaldıkça ufaldı, Minareler bir çizgi, camiler nokta kaldı. Evleri birbirine giren şehrin içinde, Ufuklar genişledi önümüzde gitgide; Denizi kucaklayan iki açık kol oldu. Rüzgar esti, denizin suları yol yol oldu. Dökülmüştü yerlere yığınla kuru yaprak. Yaprakların üstünden sendeleyip kayarak Dağın son kayasının dibine varabildik. Bu tepede bu kaya mağrur bir baş gibi dik! Çıkıp onun üstünden bakabilirsek eğer, Çocukken masallarda dinlediğimiz bir yer, Güzel İç Anadolu görünecekti bize. Onu nakşetmek için bir anda kalbimize, Son adımı atmadan gözümüzü kapadık. Gözümüzü açınca karşımızdaydı artık Sisli vadileriyle rüyalı Anadolu. Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu; Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları. O kadar yakındı ki dağların yamaçları Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış. Bu ne güzel memleket: Yüksek dağlarında kış, Yollarında sonbahar, deresinde ilkbahar, Altın güneşinde de yazın sıcaklığı var. İnebolu - Kanun-ı sani, 37 Vala Nurettin-Nazım Hikmet